İstanbul gibi bir metropolde yaşayan herkes, bir şekilde toplu taşımayı kullanmak zorunda. Hele benim gibi her gün Zincirlikuyu–Perpa hattında metrobüse biniyorsan, insan gözlemleme konusunda adeta sahada yüksek lisans yapıyorsun. Her durakta başka bir karakter, her koltukta ayrı bir hikâye… İşte o sahadan bazı portreler:
Kulaklıkla Dans Edenler
Kendi dünyasına anında dalıyor. Ayak ritim tutuyor, kafa sallanıyor, yüzündeki ifade “Ben sahnedeyim.” Biz diğerleri? Seyirciyiz tabii.
Telefonla Tartışanlar
“Ben seni aramadım, sen beni yanlış anladın!” cümlesi on dakikadır havada uçuşuyor. Herkes dinliyor ama kimse “abi sus artık” diyemiyor.
Kaykaycı ve Bisikletli Tipler
Metrobüse kaykay veya bisikletle binenler, içeride büyük alan kaplayıp diğer yolcuların sıkışmasına neden oluyor. Herkes onlara kızıyor, bazen bağırıyor, bazen de içten içe küfür ediyor.
Koltuk Savaşçıları
Boş koltuk gördü mü refleksle atlıyor. Çantasını, montunu koyuyor; tahtını ilan ediyor.
New York’ta kişisel alan çok önemli mesela ; oturan iki kişinin arasında boş bir tek kişilik yer varsa, kimse oraya oturmuyor. . Ben oturdum, kızım bana “Anne, ayıp ne kadar kırosun!” diyerek tepki verdi. Sen yanına oturursan, gözleriyle pişman edebilir.
Maç Günü Kalabalığı
O gün Fener’in maçı varsa, bütün İstanbul’un Söğütlüçeşme’ye gitmesi gerektiğinden, metrobüse binmek neredeyse imkânsız. Eğer binmişsen, içerisi artık bir metrobüs değil, stadyum olmuştur. Herkes formalarını giymiş, sohbetler tek konuyla sınırlı: sadece Fenerbahçe. Taraftar coşkusu o kadar yüksek ki, duraklarda inmek değil, yer bulmak bile ayrı bir maraton.
Bagaj Şamanları
Valiz, poşet, kutu… Hepsiyle çevresini minik bir kale haline getiriyor. Geçmek imkânsız ama o mutlu — kendi dünyasında bir düzen kurmuş.
Geçen gün farklı 6 poşet içinde eski ayakkabılar taşıyan biri vardı metrobüste. Ne yaptığını anlamaya çalıştım, baktım baktım, hâlâ çözemedim. Sanki kendi minik müzesini kurmuş gibi bir hali vardı.
Sessizlik Maskesi Takıp İçten Kaynayanlar
Hiç ses yok, yüz donuk. Ama o sessizliğin altında bastırılmış bir “yeter artık” enerjisi var. En ufak tıkanmada gözlerinden okunuyor.
Politika Yapanlar
Bir yanda iktidara giydiren orta yaşlı teyze, diğer yanda sakallı amca “bu ülke bizim anca böyle olur evladım” tonunda iktidara methiye düzüyor. Sanki herkesin metrobüs içinde küçük bir mitingi var.
İş Dedikoducuları
İşten çıkmış, kulaklık takmak yerine birbirlerinin özel hayatına kulak kabartmış iki meslektaş. “Sen duymadın mı Ayşe’yi müdür çağırmış…” diye başlar, Zincirlikuyu’ya kadar devam eder.
Gürültülü Ergen Ekibi
Kahkahalar, TikTok sesleri, “kanka” nidaları… Enerjileri sınırsız, sesleri yankılı. Herkes bir süre sonra sessiz bir dua ediyor: “Lütfen inin artık.”
Sürekli Ağlayan Bebek
O minicik ama sesi dev. Herkes ilk 3 dakika anlayışlı, sonra bir sessizlik çöküyor: “Allah sabır versin.”
Moda İkonu
Sanki Vogue çekiminden çıkmış gibi topuklu, parfüm bulutu eşliğinde metrobüste. Herkesin bakışlarını üzerinde topladığının farkında — hatta bundan keyif alıyor.
Yolunu Asla Bilmeyenler
“Beni Okmeydanı’nda indirir misiniz? Hastaneye gidicem, oraları hiç bilmiyorum.” Cümlesiyle başlıyor, sonra her durakta aynı soru: “Burası mıydı acaba?”
Bir noktada hepimiz onun navigasyonu oluyoruz.
Sonuç
Sonuçta toplu taşıma, sabrın, mizahın ve gözlem yeteneğinin birleştiği bir reality show.
Bilet fiyatı sabit, ama her gün yeni bir bölüm yayında. Atladığım grup var mı? Yorumlara yazar mısınız?






Bir yanıt yazın