Salı akşamı eşimle İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda “Büyük Romulus” oyununu izledik.
Sahnedeki imparator, Roma’nın çöküşünü umursamaz bir dinginlikle izliyor, imparatorluğun son günlerinde bile yalnızca tavuklarıyla ilgileniyordu.
O sahneleri izlerken içimizde soru işaretleri oluştu: “Bu adam deli mi, tembel mi, umursamaz mı?”
Ama belki de hiçbiri.
Belki de Romulus, görünürde ilgisizliğin ardında en derin farkındalığa sahip olan kişiydi.
Hz. Musa ve Hz. Hızır: Görünenin Ötesinde
Kehf Suresi’nde Hz. Musa, bilgili biri olduğunu öğrenince o kişiyi — Hz Hızır’ı — bulmak için yola çıkar.
Yolda birlikte yürürler ama Musa, Hızır’ın yaptığı hiçbir şeyi anlayamaz:
- Hızır bir gemiyi deler, Musa kızar.
- Hızır bir çocuğu öldürür, Musa isyan eder.
- Hızır bir duvarı onarır, Musa sabredemez.
Yolculuğun sonunda Hızır, her şeyin hikmetini açıklar:
Geminin delinmesi, zalim bir kralın el koymaması içindir.
Çocuğun ölümü, anne babasını imanını kaybetmekten koruyacaktır.
Duvarın tamiri, yetimlerin geleceği içindir.
Her görünen eylemin ardında görünmeyen bir merhamet,her yıkımın ardında bir kurtuluş vardır.
Musa bilgiliydi ama henüz sabrın bilgeliğine ermemişti.
Romulus’un Tavukları: Sessiz Bilgeliğin Sembolü
“Büyük Romulus”ta imparator, Roma’nın yıkılışını seyrederken ne ordu kurar, ne savunma yapar, ne de politik nutuklar atar.
Sadece tavuklarıyla ilgilenir.
Bu, ilk bakışta umursamazlık gibi görünür.
Ama aslında Romulus, çürümüş bir imparatorluğu kurtarmanın anlamsızlığını görmüş bir bilgedir.
Onun tavuklarla ilgilenmesi, tıpkı Hızır’ın gemiyi delmesi gibidir:
Anlaşılmaz ama gerekli bir eylem.
O, sessizliğiyle sistemin boşluğunu ifşa eder.
Yıkımı engellemek yerine, çürümüşlüğün kendi ağırlığıyla çökmesine izin verir.
Görünenin Ardındaki Hikmet
Hem Hızır hem Romulus, dışarıdan yanlış görünen şeyleri yapar:
Biri gemiyi deler, biri imparatorluğu batırır.
Ama her ikisinin de amacı yıkmak değil, arındırmaktır.
İnsan gözü bazen sadece yıkımı görür,ama ilahi ya da bilge bakış, o yıkımın altındaki yenilenmeyi fark eder.
Kimi zaman kurtuluş, tam da battığımız yerde başlar.
Son Söz
Tiyatroda şunu düşündüm:
Belki de bazen hayatımızdaki “ilgisiz” insanlar, ya da “hiçbir şey yapmıyor” dediğimiz kişiler, görmediğimiz bir hikmete sabırla hizmet ediyordur.
Bazen bir tavuk, bir gemi ya da bir duvar bile hakikatin aynası olur.
Ve o zaman insan, Hızır’ın sessizliğini,Romulus’un dinginliğini bir parça olsun anlayabilir.
Dün akşam gittiğim tiyatrodan sonra, en etkilendiğim surelerden biri olan Kehf Suresini yüreğimde hissetmem ve daha da net anlamam üzerine yazılmıştır.

Bir yanıt yazın