Erzincan’da Deprem Uyarısı ve Gece Sahuru: İş Gezisi Anıları

Erzincan’da Deprem Uyarısı ve Gece Sahuru: İş Gezisi Anıları

Erzincan’da Deprem Uyarısı ve Gece Sahuru: İş Gezisi Anıları


Tatilde kalacağımız
otele giriş yaparken, her otelde  olduğu gibi kimlik istediler. Biliyorsunuz
otellerde kalırken mutlaka kimlik fotokopisi alınıyor, polisle ve hatta
interpol’le paylaşılıyor. Bu bir zorunluluk….


Çok normal ve doğru..

Ancak bırakılan
kimliklerin fotokopilerinin başkalarıyla paylaşılması, satılması ve hatta bu
kimlikler  üzerinden kredi kullanılması, dolandırıcılık yapılması gibi nedenlerle, kimliği verip fotokopisi alınana kadar bekleyip, hemen geri alınmasının doğru
olduğu konuşulmaya başlandı.


Beraber tatil yaptığımız arkadaşımız
da bu konuda hassastı. Resepsiyon görevlisine bekleyeceğini ve kimliğini hemen geri almak
istediğini söyledi.


Geri de aldık.


***


Bu olay yaşanırken aklıma yaklaşık
bir buçuk sene önce yaptığım bir iş gezisi ve oradaki anılarım geldi.


İş gezisi için
Erzincan’a gitmiştim. Ramazan ayıydı, iftarımızı yaptık, ben sabah uçak 7’de
olduğundan, ben de ona binebilmek için sabah 5.30 da kalktığımdan yorgundum ve iftardan sonra hemen
otelime dönmek istedim.


Otele gittiğimizde
resepsiyonda benden kimliğimi istediler. Birkaç dakika beklememi, fotokopisini
alıp geri vereceklerini söylediler.


Ben de beklememek için :

-Acelesi yok, sabah
çıkarken alırım .


Dedim.

Yanımda, işyerimin o
bölgeden sorumlu müdür arkadaşım Nagehan Hanım  vardı. Nagehan Hanım bana dedi ki:


-Yok, olmaz,
kimliğinizi alın, başucunuza koyun, öyle uyuyun. Burası Erzincan, burası deprem
bölgesi, gece ne olur bilinmez, gece deprem olur da başınıza bir şey
gelirse, arkanızdan kim olduğunuz belli olur.


O anda bende soğuk duş
etkisi yapan cümlenin üzerine  sonradan düşündüm. Bizler için deprem sadece
televizyonda izlediğimiz bir olay, oysa Erzincanlıların hayatının bir
parçası. Bu nedenle de hayatlarının her anını ona göre organize ediyorlar. Yani
bana ilk anda itici gelen bu uyarı, aslında gayet iyi niyetli bir şekilde
yapılmış bir uyarı.

***


Aynı gece, Ramazan
olduğundan, sahurda bir şey yiyip yiyemeyeceğimi sordum resepsiyona..


Beni gece telefonla
uyandırıp sahura çağırabileceklerini söylediler. Sabah kahvaltısında yaptıkları açık büfeyi gece sahurdan itibaren kuruyorlarmış. Ben de huzurla ve biraz da yorgunlukla
erkenden yattım uyudum.


Gece telefon
çaldı, kalktım. Sahura çağırılıyordum.


O an fark ettim ki, ben
iş gezisine gelmiştim, yanıma sadece takım elbise vb gibi  iş kıyafeti almıştım, bir
de gecelik.


Gece saat 4 tü ve ben
otelin yemek salonuna gidip bir şeyler yemek durumundaydım.


Ama üstüme giyebileceğim
ya dantelli geceliğim 🙂
,ya da etek, ceket, gömlek ve topuklu ayakkabıdan oluşan iş
kıyafetim vardı.


Çok zor bir karar
aşamasındaydım.


Doğal olarak takım
elbiseyi seçtim. Gecenin 4 ünde, evimden 1000 km uzakta , bir otelin yemek
salonunda, gayet karizmatik 🙂
 bir giysiyle sahur yapıyordum.


Ama olsundu. Önemli olan kurumumu
en doğru şekilde temsil etmekti. 
Herkes bana bakıyor ve çaktırmadan gülüyordu.


Deprem uyarısı nedeniyle soğuk duşla başlayan o
gece, hiç de unutamayacağım bir şekilde, yüzümde büyük bir gülümsemeyle
sonuçlanmıştı.


Hayatın kendisi de bu değil
miydi zaten? Acıları da minik gülümsemeleri de nakşetmek değil miydi hayatın içine??


Hayatın Kendisi Bu…

Son yazılarımdan ilk siz haberdar olabilirsiniz. Bir adım önde olmak ve hiçbir şeyi kaçırmamak için hemen abone olun!

Hayatın Kendisi Bu...

Son yazılarımdan ilk siz haberdar olabilirsiniz. Bir adım önde olmak ve hiçbir şeyi kaçırmamak için hemen abone olun!

Okumaya Devam Edin