




Son yazılarımdan ilk siz haberdar olabilirsiniz. Bir adım önde olmak ve hiçbir şeyi kaçırmamak için hemen abone olun!
[…] Güvecin piştiğini şöyle anlıyoruz: Koyduğumuz yedi ya da sekiz tane patlıcanı bir daha görmememiz gerek. Güveç tencerede patlıcanlar tamamen yok olacak ve eriyecekler. Bugünkü yazı da yemek kitabına döndü, farkındayım ve kusura bakmayın. Ama aslında gelmeye çalıştığım nokta şu: Yıllardır iş güç uğruna, gerçek ve doğal hayatı ve tadları tamamen kaçırmışım. Bu tip işleri hep başkalarının yapmasını ve hazıra konmayı beklemişim. Oysa yüzyıllardır büyüklerimiz yazdan her şeyi hazırlamışlar ve kışın da yemişler. Hem emek vermesi keyifli, hem de yıllardır yaptığım mekanik iş ve görevlerden sonra kendimi daha insan ve de kadın hissettim. Büyüklerimiz yüzyıllardır hata yapıyor olamazlar değil mi? Neyse, zararın neresinden dönülse kardır .. Haa, kışa Ekşili Kuru Patlıcan Dolması yemeğe bekliyorum.. Ataköy ’de Sabah Yürüyüşü ve Hayat […]
[…] dilaraustun 10 Aralık 2011 Biliyorsunuz Çarşamba akşamı maçlar vardı.Süper lig maçları.. Ofisçe yemeğe gitmiştik o akşam..Çok da güzel bir geceydi… Aslında bu konudan daha sonra bahsedeceğim size .. Ama maçı seyredemedik yani …Gece eve geç geldim. Telefonumda bir arkadaşımdan e-mail vardı. Kendisi koyu Galatasaraylıdır. Vay efendim biz nasıl arkadaşmışız, vay efendim, onu neden tebrik etmiyormuşum… “Etmeyeceğim” dedim. Yok yanlış anlamayın. Fenerli filan değilim…Yani olayda kıskançlık filan yok.. Ay neden tebrik ediyim…Gitti topa kendi ayağıyla mı vurdu, kalede golü o mu engelledi, kenarda top mu tuttu, maçta düdük mü çaldı. Sıcak odasında oturup, şifreli kanalından maçı izlerken, bir taraftan çerezini yerken , yani süper konforlu bir ortamda kılını bile kıpırdatmadan ve emek harcamadan maç seyrederken nasıl insanlar tebriği hakkettiğini düşünebiliyorlar anlayamıyorum. Şu anda arkasından konuşmuyorum, kendisiyle Perşembe bol bol kavga ettik bu konuda zaten, o nedenle rahat rahat konuşuyorum. Bence spor çok önemli , Allah bu bedeni hareket etsin diye yaratmış, hareketsiz hayatlar yaşıyoruz, bu nedenle spor hayatımızın bir parçası olmalı..Kesin..Ama spor izlenecekse keyif almak için izlenmeli bence..İzlenmeli keyif alınmalı ama orada bitmeli… Maçtan sonra “Nasıl da oyduk, ölümüne x takımlıyız, ölmeye geldik, batsın bu dünya “ filan gibi bir seviyeye gelmemeli işler.. Haaaa, kendisi sahada olur, pası verir, gölü atar, hatta topu auta atar, penaltıyı kaçırır, başım üstüne, tebriğin kıralını edeyim. Ama sadece taraftar olmak yeterli midir tebrik için, bilemedim.. Görüşümü kendisiyle paylaştım, buna karşın o da dedi ki, “Ben iyi bir taraftarım, maçlara gidiyorum, bilet alıp para kazandırıyorum, formasından alıp destek oluyorum, boğazım patlayana kadar tezahürat yapıyorum, ben olmasam takımım da olmaz .Takımım benim için var.“ “Ama senin olaya direk katkın yok “dedim. ”Sen olmasan, başkası taraftar olsa, o takım mevcudiyetini yine sürdürür.” “Katılmıyorum” dedi.”Sen kızların okulda bir sınavda iyi not aldığında sevinmiyor musun? Sevinme o zaman, sınava kendin gir, soruları kendin çöz, iyi alırsan o zaman sevinmeyi hak edersin. “ ekledi.. “Valla, sınavlara kızlardan çok ben çalışıyorum, onlara ders çalıştıracağım diye iflahım gevriyor, kaldı ki kızlar benim parçam, direk katkım var, tabi ki de sevineceğim, taraftar olmakla aynı değil.”dedim. Aramızdaki tartışma böyle sürdü gitti, taraflar galip gelemedi , maç ertelendiJ Siz söyleyin, hangimiz haklıyız???? Ataköy ’de Sabah Yürüyüşü ve Hayat […]
Copyright © 2025 | Tüm Hakları Saklıdır.
Bir yanıt yazın