“Figlmüller’e Giremedik, Sacher’de Soyulduk: Tatilde Yalnızca Doyduk”

“Figlmüller’e Giremedik, Sacher’de Soyulduk: Tatilde Yalnızca Doyduk”

“Figlmüller’e Giremedik, Sacher’de Soyulduk: Tatilde Yalnızca Doyduk”

Biliyorsunuz geçen cumadan beri
sizinle yazılarımı paylaşamadım.

Öncelikle şunu söyleyeyim,
yazmayı özlemişim.

Eşim aylar önce birikmiş
puanlarıyla uçak bileti aldı. Almasaydı birikmiş  puanlar yanacaktı. Nereye gitsek de nasıl değerlendirsek
diye düşünürken, geçen sene annemler oralara gidince “çekemediğimden”, puanlar
da tam denk geldiğinden, Viyana, Bratislava, Budapeşte turu yapalım dedik.
Aslında bu tura hep Prag da eklenir ama, biz onu daha önce gördüğümüzden Prag’ı
kapsam dışında tuttuk.

Önce şunu söyleyeyim, ben gezi
yazarı, gurme filan değilim. “Şuraya mutlaka

gidin, bilmem neyi yemeden sakin
dönmeyin”  tarzı yazılar yazmak bana
düşmez. Zaten bir sürü blog, site,
bize bu konularda tavsiyede bulunuyor.

Ben, sadece kendi izlenimlerimi,
tespitlerimi, gördüklerimi ve yorumlarımı sizlerle paylaşayım istiyorum. Arada
sırada olur da “istemeden “ ayar kaçar, girmek istemediğim konulara kayarsam
affola..

Geçen cumartesi sabah erkenden kalkıp,
uçağa bindik ve Viyana’ya gittik. Otobüs, metro derken otelimize vardık.

Dakika bir gol bir..

Odada telefonun yanında zarf,
mektup kağıdı, telefon rehberi ve bir broşür..

“Bu ülkede çocuklarla ilişki
kurmak suçtur. Ülkenizde normal karşılıyor olabilirsiniz, ama burada  ciddi suçtur ve hapis cezası gerektirir.
Turistiz , paramız var diye kendinizi buradaki insanlardan üstün görmeyin”
tarzı içeriği olan bir broşür..

Bugüne kadar birkaç ülkeye gittim
, bir çok otelde kaldım.

Hiçbir otelde bu kadar
aşağılayıcı bir broşür görmedim. Yorum sizin..

Şehre indik.

Ünlü şnitzelci Figlmüller’e
gidelim, şnitzel yiyelim dedik. Saat öğlen üç. Kapıda on beş yirmi kişilik kuyruk var. Beklenmez
dedik. Kişi başı porsiyonu 13.90 Eur  olduğu halde kuyruk enteresan geldi.

Oradan uzaklaştık.

Ertesi gün gittik..Yine kuyruk ..Ertesi
gün yine…Sonuç olarak orda yiyemeden İstanbul’a döndük.

Viyana pahalı bir yer. Öyle bizim
gibi orta halli insanlar rahat rahat ilk gördüğü yere girip yiyip içemiyor..

Biz de girdik ilk Spar markete,
aldık ekmeğimizi peynirimizi, konserve balığımızı ve meyve suyumuzu, akşam
odamıza döndük, oturup bir güzel karnımızı doyurduk.

Ayrıca yurt dışına çıkınca, et
yemeğe çekiniyor insan..”Yediğim domuz mudur, 
hamburger yiyorum derken , acaba domuz mu yiyorum ? “ gibi endişelerle,
ya Mc Donald’s , Burger King gibi standart yerlerde, en azından ne  yediğinden emin olarak yiyorsun, ya da bizim
gibi odanda peynir ekmeğe talim ediyorsun.

Su konusuna ise hiç girmemek
lazım. Gazlı sudan nefret ediyorum. Gazsız suyun da tadı, bizim metal karışımlı
, klor ve toprak kokulu çeşme suyundan daha da kötü.

İlle de gidilmesi gereken bir yer
diye bilinen ve tavsiye edilen The Sacher Otel ve Sacher
Turtası konusunda ise benim bir şey söylemem zor. Daha önce de demiştim, ben
tatlı sevmiyorum, ama eşim tatlıya düşkün ve bu tatlının tadına bakmadan dönmek istemedi.

Benim The Sacher  ilgili yapacağım
tek yorum şu olabilir:

İçeri girince size daha oturacak yer göstermeden ilk olarak palto
ve sırt çantanızı vestiyere vermeniz için zorluyorlar. (Unutmadan ,burada da sıra beklemeden içeri girmek mümkün değil nedense ) Tamam, peki, kabul diyeceğim
de, eşimle beraber iki palto veriyoruz, ha bir de sırt çantası var, tutup iki
farklı  askıya asıyorlar. Sonra da askı
başına 1 EUR hesabıyla 2 EUR istiyorlar..Kendimi cazgır hissettim ama, o 1 Eur’nun pazarlığı yaptım. İnsanı aptal yerine koymalarına dayanamıyorum. “Kardeşim, iki paltoyu neden aynı askıya asmadınız ?” dedim. 1 EUR’ mu kurtardım. Yolunuz oraya
düşerse , aklınızda olsun.

Devamı bir sonraki yazıda…

Hayatın Kendisi Bu…

Son yazılarımdan ilk siz haberdar olabilirsiniz. Bir adım önde olmak ve hiçbir şeyi kaçırmamak için hemen abone olun!

Hayatın Kendisi Bu...

Son yazılarımdan ilk siz haberdar olabilirsiniz. Bir adım önde olmak ve hiçbir şeyi kaçırmamak için hemen abone olun!

Okumaya Devam Edin