Bazı karakterler vardır, sahneye çıktığı an dizinin çehresi değişir. Elindeki çayı bırakırsın, çünkü biliyorsun: ya yangın çıkacak ya da drama başlıyor.
Kızılcık Şerbeti Nilay..Dizinin fenomen gelini..Dizinin senaristinin kızı. https://youtu.be/QXTh9Vqzc18
Onay Butonuna Basılmamış Bir Çocukluk Hikâyesi Olabilir mi?
Psikolojide “onay ihtiyacı” denir, biz ona “herkes beni takdir etsin yoksa karma yaratırım” sendromu diyelim.
Nilay’ın sessiz durduğu bir sahne yok çünkü sessizlik onun için görünmezliktir. O kendini göstermek zorunda. Reyting güvencesi gibi adeta.
“Beni sevmiyorsanız, bari konuşun… Hakkımda.”
Dedikoduyla Arası mı İyi, Yoksa Bu Bir Sanat Dalı mı?
Dedikodu onun için bir yaşam tarzı değil, bir sorumluluk.
Küçük Prens’in çiçeği varsa, Nilay’ın da “duydum ki”sine ihtiyacı var.
“Ben söyleyen değilim, ama duyanım. Paylaşmazsam içimde kalıyor, duramıyorum”
Kurban Rolü: Gözyaşlarıyla Gelen İkna Gücü
Nilay bir olayı anlatırken mağdur olmayı öyle iyi becerir ki, adeta Oscar sahnesine hazırlık yapıyordur.
Haksız olsa bile mağduriyetiyle seni şüpheye düşürür.
“Belki hata yaptım ama… ben çok kırıldım.”
Evet Kızılcık Şerbeti Nilay. Biz de Çok kırıldık, çok sinirlendik Nilay. Ama senin gibi evi ateşe vermedik.
Manipülasyon: Zarafetle Sunulan Bir Tuzak
Yüz ifadesiyle kalp kırar, ses tonuyla ortam dağıtır. Onun için iletişim değil, taktik bir alan.
Nilay bir gruba girerse, o grup ya dağılır ya da yeni sezon finali çıkar.
Neden İzliyoruz? Çünkü İçimizde Az Bir Şey Nilay Var
Hepimiz hayatın bir yerinde “Ben sadece gerçekleri söyledim” cümlesinin arkasına sığınıp dedikodu penceresinden içeri baktık. Nilay’lara sinir oluruz ama dizinin tuzu, biberi, hatta acı sosu da onlardır.
Nilay abartılı, evet. Ama abartı bazen sadece dürüstlüğün makyajıdır.
Bir yanıt yazın