bir arkadaşımız var. Akıllı, zeki, esprili, aile terbiyesi almış beyefendi.
tek oğlu, hayatı boyunca iyi bir evlat olmuş, onların laflarından çıkmamış.
kendi kafasında kurgulamış, onların da tanıdığı bir kızla evlendirecekler
bizimkini.
o birini sevmiş, evlenmeye karar vermiş, ailesine nasıl söyleyecek bilememiş, kıvranıp durmuş kendi kendine..
gün, hiçbir ön hazırlık yapmadan, aileyi
alıştırmadan, akşam yemeği yerken “dan” diye konuyu açmış.
evlenmeye karar verdim, yarın akşam gidip kızı isteyelim.
buz kesmiş tabii ki, bir şok anı anne ve babada..
adetlerine göre, kız istemeye gidileceği gün, damat adayının annesi, gelin
adayını alır, beraber kuaföre giderlermiş.
demiş bizimki. ”Yarın kuaföre filan gitmek yok yalnız, kızın saçları biraz dökük, kelliğini yüzüne vurur gibi
olmasın..”
babası birbirine bakmış. Seslerini çıkaramamışlar.
ardından eklemiş:
yüksek sesle konuşun yarın akşam, bir kulağı hiç duymuyor çünkü..
baba yataklarına yatmışlar ama sabaha kadar dönüp durmuşlar
yerlerinde. Gözlerini uyku tutmamış. Oğullarına pek düşkünler, ağızlarını da
açamıyorlar..
akşam olmuş, çiçeklerini, çikolatalarını almışlar gitmişler.
endişeli ama çaktırmıyorlar tabii.
çalmışlar, kız açmış kapıyı..
kulak da duyuyor.
döndüklerinde gelin adayını memnuniyetle kabul ettiklerini söylemişler.
da böyle değil midir zaten???
korkutur , sıtmaya razı etmez mi insanı hep???

Bir yanıt yazın