Türkiye Doğurganlık Hızı Alarm Veriyor: Neden Az Bebek Doğuyor?

Türkiye Doğurganlık Hızı Alarm Veriyor: Neden Az Bebek Doğuyor?

Türkiye Doğurganlık Hızı Alarm Veriyor: Neden Az Bebek Doğuyor?

Türkiye doğurganlık hızı 2024’te 1,48’e düştü; yani artık bebek ağlama sesleri bile kısık modda geliyor. “Bir çocuk yaparız, sonra bakarız” diyen aileler, önce kiraya, faturalara ve kreş ücretlerine bakıyor. Bebek sayısı azalınca leylekler de emeklilik planı yapmaya başladı.

Türkiye’de 0–4 yaş arası çocuk sayısı ilk kez 5 milyonun altına indi (4 milyon 945 bin). Artık daha az bebek ağlıyor; çünkü daha az bebek var. Doğurganlık hızı 2024’te 1,48, yenilenme eşiğinin hayli altında.

Sebep mi? İronik, trajik ve birbirine bağlı:

  • Her yer üniversite mezunu oldu, ama teknik insan kalmadı. Mühendis, tekniker, usta kıtlığı iş piyasasında kendini işsizliğe ve düşük verimliliğe yansıtırken, gençlerin gelecek kaygısı artıyor. “Konuyu leyleklere bırakırsak, ben onlara nasıl bakarım?” sorusu ekonomik kaygılarla birleşiyor.
  • Doğuran kadına yardımcı yok. Ben ikiz doğurdum; ama bana “sen doğurarak görevini yaptın, gerisi bakıcının işi” diyerek “konteyner” muamelesi yaptı yöneticilerim. Kreş yok, esnek izin yok, toplumsal destek minimum. Kadın işgücüne katılım da böylece frenleniyor ve aileler çocuk yapmaktan çekiniyor. (devlette böyle değil diyeceksiniz ama özel sektörde böyle )
  • Ekonomi, okul fiyatları ve hayat pahalılığı: Kira, enerji, market, kreş, özel okul taksitleri… Aile bütçesi çocukla yaşamayı zorlaştırıyor. Ücretler artıyor ama alım gücü sabit; “çocuğa zaman ayırmak” Excel’de bir hücreye dönüşüyor.
  • Barınma krizi ve geç ebeveynlik: 2+1’e sığan hayatlarda ikinci çocuk lüks; eğitim süresi uzuyor, borç yükü artıyor. “Gelecek belirsiz” düşüncesi doğumları erteliyor, bazen iptal ettiriyor.
  • İşsizlik ve güvencesiz çalışma: Kadınların iş piyasasındaki düşük temsil oranı, doğum sonrası iş güvenliği eksikliği ve bakım yükü, doğurganlık kararını doğrudan etkiliyor.
  • Bakıcı Fiyatları :  o kadar yüksek ki kadınlar çalışmak yerine evde çocuk bakmak zorunda kalıyor bu da üretimi düşürüyor, ekonomiyi olumsuz etkiliyor.

Kamu destekleri var ama parçalı ve hedefe duyarlı değil; kreş altyapısı, esnek/uzaktan çalışma, ebeveyn izni hâlâ pilot düzeyinde. Sloganlar “Hadi üç çocuk” dese de, nasıl olacağı konusunda destek ve fikir veren yok.


Çözüm önerileri (biraz da gülümseterek)

  • Okul öncesi kapasitesini büyütmek: Kreşlerin sayısını artırıp, “çocuklar için sıra beklerken yaşlanmayın” garantisi vermek.
  • Ebeveyn izni: Babalık dahil, maaşınızın peşinde koşmak yerine bebeğinizin peşinde koşabildiğiniz bir izin; 3 hafta değil, 3 ay olabilir mesela, kim sayıyor?
  • Konut ve kiralar: Artık 2+1’i 3+1 fiyatına almaya çalışırken bankaya dua etmemek; “ev buldum, içeride nefes alabiliyorum” sevincini geri getirmek.
  • Ücretler: Maaşın, market fiyatlarını ve faturaları kovalamaktan bıkmaması; gerçek hayat endeksiyle öyle bir maaş ki, cüzdanınla kahkaha atabilirsin.
  • Çocuk bakımı: İşyerinde “çocuk odası açacağız” tabelası görmek; toplantıda “bugün bebeğimle online katılacağım” deyince kimsenin gözlerini devirmemesi.
  • İşe girerken çocuk planlıyor musun diye sorulmasın,” Aa hamile misin , bu sene çok yoğun geçecek aldırmayı düşünmez misin?” denmesin. ( espri sanıyorsunuz ama ben aynısını yıllar önce kulaklarımla duydum)

Aksi halde nüfus grafiğimiz aşağı dönerken, biz de çatal bıçak sesleri arasında “bir gün mutlaka” diye diye geleceği erteleriz. Veriler artık sessiz fısıldamıyor; yüksek sesle konuşuyor.


Hayatın Kendisi Bu…

Son yazılarımdan ilk siz haberdar olabilirsiniz. Bir adım önde olmak ve hiçbir şeyi kaçırmamak için hemen abone olun!

Hayatın Kendisi Bu...

Son yazılarımdan ilk siz haberdar olabilirsiniz. Bir adım önde olmak ve hiçbir şeyi kaçırmamak için hemen abone olun!

Okumaya Devam Edin