Çok keyifli görüşmelerdi.
Eskiden yanında çalıştığım ve çok sevdiğim saydığım ve ablam yerine koyduğum eski müdürümle buluştum önce.
Ertesi gün de uzun yıllar yurt dışında yaşayan ve çocuklarını burada büyütmek için kesin dönüş yapan üniversiteden arkadaşımla..
Her iki görüşmede de bir şekilde dönüp dolaşıp konu eğitim sistemine geldi.
Geçenlerde okumuştum.
“Okul öncesi eğitimin kurumsallaşmasının kökeni 19. yüzyıla dayanmaktadır. 1800’lü yılların ilk yarısında Avrupa’da ortaya çıkan “Endüstri Devrimi” çekirdek aileyi etkilemiş, ebeveynlerin fabrikalarda uzun süreli çalışmaları sonucunda 0-6 yaş çocuklarının bakımı, beslenmesi ve korunması ortaya önemli bir sorun olarak çıkmıştır. İngiltere’den Owen, Almanya’dan Fröbel ve İtalya’dan Montessori erken çocukluk pedagojisinin teorisyenleri ve bu düşüncenin mimarları olarak kabul edilmektedir. “
Yani ben o kadar safdilmişim ki, yüzyıllardır eğitimin toplumu kalkındırmak ve ileriye taşımak amaçlı verildiğini düşünüyormuşum. Oysa amaç sadece ve sadece insanların daha fazla çalışmasını ve sömürülebilmesini sağlamak için uygun altyapının sağlanması yani anne ve babaların çocuklarını merak etmekten kurtarmasına yönelik bir çözüm üretmekten ibaretmiş. Yani temelini iyi niyetli bir yaklaşımdan almıyor
Son dönemde evde olmam hasebiyle çocuklara ve onların eğitimine harcadığım emek ve zaman gerçekten çok arttı. Geçen senelerde hem dersler daha kolaydı hem de bu işi evdeki yardımcıma devrederek ben rahat rahat vakit geçiriyordum.
Bu sene yani 5. sınıf oldukça akademik yoğun bir sınıf. Evde ciddi bir şekilde destek vermek gerekiyor. Her yazılıdan önce hem ders anlatmak, hem konuları tekrar etmek hem de internetten bulduğum yazılı sorularıyla yazılılar yapmak gibi ön çalışmalarım oluyor.
Özellikle yukarıda bahsettiğim, yurt dışında bir kızını 8 diğer kızını 4 sene okutan arkadaşım, burada adapte olmakta yaşadıkları sorunlardan bahsetti.
Ama durun yanlış anlamayın. Burada sistemde o kadar ciddi aksaklıklar var ki, aslına bakarsanız adapte olmak doğru mu yanlış mı o da ciddi şekilde tartışılır.
Öncelikle sistemimizde çok fazla ve gereksiz miktarda bilgi bombardımanı var. Ancak bu bilgi bombardımanı deneylerle, saha çalışmalarıyla, iş başı eğitimle desteklenmediğinden, hepsi ezberde kalıyor ve hiçbir şekilde beyinde oturmuyor.
Öyle ilginç ki, doğru bilgiyi öğretmeninin yazdığı cümleyle değil de, kendi ifadesiyle yazdı diye düşük not alan bir kızım var.Ve kendisini sonuna kadar destekliyorum. Zira ezberlenilenin unutulduğuna inananlardanım. Kendi ifadesiyle anlatabildiği konuyu öğrendiğinden eminim.
Arkadaşım kızının resim yapmayı çok sevdiğinden bahsetti. Canı sıkılınca oturup resim yaparak rehabilite olan bir kızı varmış. Ancak okulda resim dersinde yapacağı resmin şeklini renklerine, ne zaman yapmaya başlayacağına ve ne zaman kalemi bırakacağına öğretmen karar verdiğinden ve de öğretmen yapılanı beğenmeyip sildirdiğinden, çocuk artık resim yapmaktan nefret ediyormuş.
Şimdi o öğretmene sormak lazım. Bu şekilde mi çocukların daha yaratıcı, daha keyifli, daha üretken çocuklar olması sağlanacak? Ellerindeki değeri, yani geleceğin çocuklarını nasıl yok ettiklerini ve çocuğu sistemin dışına attıklarını farkedemiyorlar mı bu öğretmenler?
Bir yanıt yazın